Çaresiz mi Kaldık? Mümkün Olanı Yıktık mı?
Gündem

Çaresiz mi Kaldık? Mümkün Olanı Yıktık mı?


12 November 20255 dk okuma3 görüntülenmeSon güncelleme: 12 November 2025

Uğur Canbolat'ın köşe yazısında, günümüz insanının mükemmellik arayışında kaybettiği değerler ve bu durumun yol açtığı çaresizlik hissi derinlemesine inceleniyor. Yazar, "mümkün insan" olmanın önemini vurgulayarak, atalarımızın bu konudaki örnek davranışlarını hatırlatıyor.

Mümkün İnsan Olmak Ne Demekti?

Eskiden insanlar, kendi mümkünleri içinde, yeteneklerini keşfederek ve geliştirerek mutlu olmaya çalışırdı. Mükemmelliği dışarıda değil, kendi içlerinde ararlardı. Orijinal olmak, en büyük değerdi. Herkes kendi alanında derinleşir, ilim ehli ilimde, sanatkar sanatında ustalaşırdı. Başka alanlarda koşturmanın beyhudeliğini bilirlerdi.

  • Kendini tanımak
  • Yetenekleri keşfetmek
  • Kendi sınırlarını bilmek

Zaman Nasıl Değişti?

Ancak zamanla bu anlayış değişti. İnsanlar, yarış atlarına döndü. Herkesi rakip görmeye başladılar. Dostluklar zayıfladı, kalpler karardı. Mümkün olandan vazgeçip, mükemmelliğe odaklandıkça mutsuzlaştılar. Yazar, bu durumu kalbi dağlanan bir aşığın feryadıyla örneklendiriyor: "Kahpe felek sana nettim neyledim / Attın gurbet ele parelerimi En sonunda beni sıladan ettin / Yıktın mümkünümü çarelerimi"

Mükemmellik Tuzağı

Yazar, mükemmelliğin aslında bir tuzak olduğunu vurguluyor. Mükemmele odaklanan kişi, onu elde edemediği gibi, hayatı da kaçırıyor. Kendisini kaybediyor. Kusursuzluk algısının en büyük kusur olduğunu çok geç kavrıyoruz. Ulaşılmazlara ulaşmaya çalışırken, psikolojik rahatsızlıklara yakalanıyoruz. Şefkati gereksiz, merhameti zayıflık sayıyoruz. Sonunda, mümkünümüz yıkılınca çaresiz kalıyoruz.

Uğur Canbolat, yazısının sonunda okuyucularına önemli bir çağrıda bulunuyor: "Mümkünümüzü geri alalım. O bize yeter. Mükemmelliği isteyenlere verelim. Onların olsun." Bu sözler, günümüz insanının kaybolan değerlerini yeniden hatırlaması ve kendi özüne dönmesi için bir davet niteliği taşıyor. Mükemmellik arayışının getirdiği stres ve mutsuzluk yerine, kendi sınırlarımızı kabul ederek, "mümkün insan" olmanın huzurunu yaşamaya davet ediyor.