Lübnan'ın Geleceği: Hizbullah Fırtınayı mı Atlatacak?
Gündem

Lübnan'ın Geleceği: Hizbullah Fırtınayı mı Atlatacak?


23 May 20255 dk okuma10 görüntülenmeSon güncelleme: 07 June 2025

Lübnan, iç siyasetten dış politikaya kadar birçok krizle boğuşurken, Hizbullah'ın stratejik tercihleri ülkenin geleceği açısından kritik bir rol oynuyor. Lübnanlı siyasi analist Dr. Anis Germani, Hizbullah'ın mevcut durumunu ve Lübnan'ın karşı karşıya olduğu zorlukları değerlendiriyor. Peki, Hizbullah'ın gücü azaldı mı? Lübnan'ı bekleyen tehlikeler neler? İşte tüm detaylar...

Lübnan'ın İçinde Bulunduğu Tehlikeli Süreç

Lübnan, hem iç hem de dış tehditlerle çevrili, olağanüstü tehlikeli bir süreçten geçiyor. Güneyde İsrail'in Filistin halkına yönelik soykırımı devam ederken, İsrail'in Güney Lübnan'daki işgali de sürüyor. Hava saldırıları neredeyse her gün yaşanıyor ve uluslararası mekanizmalar bu saldırıları engellemek yerine meşrulaştırıyor gibi görünüyor. Doğuda ve kuzeyde ise Heyet-i Tahrir'uş Şam (HTŞ),Suriye'yi ele geçirmiş durumda. HTŞ'nin Lübnan'a yönelik saldırıları ve mezhepsel şiddeti tetikleme potansiyeli, yeni bir göç dalgası ve istikrarsızlık korkusu yaratıyor.

Yurt içinde yabancı güçlerin müdahaleleri, 1975-1991 İç Savaşı'ndan bu yana görülmemiş bir seviyeye ulaşmış durumda. Cumhurbaşkanı ve Başbakan seçim süreçleri aleni dış müdahalelerle gölgeleniyor. Ekonomik reformlar bir türlü hayata geçirilemiyor ve ABD destekli bankacılık sektörü reformları, Hizbullah'ın finansman kanallarını izlemeye odaklanmış durumda. İsrail saldırıları nedeniyle zarar gören evlerin ve altyapının yeniden inşası durdurulurken, göç Lübnan toplumunun dokusunu zayıflatmaya devam ediyor.

Hizbullah'ın Etkisi ve Stratejik Seçimleri

Hizbullah'ın son savaşta önemli kayıplar verdiği bir sır değil. Ancak kalan yeteneklerinin kapsamını doğru bir şekilde değerlendirmek zor. İsrail'in Lübnan'ı sürekli gözetlemesi ve hava saldırıları düzenlemesi, Hizbullah'a yönelik endişelerini gösteriyor. Dr. Germani'ye göre, Hizbullah'a eşi benzeri görülmemiş darbeler indirilmesine rağmen örgüt parçalanmaktan çok uzak. Güney Lübnan halkı, başka bir kara işgaline karşı direnme iradesine ve kapasitesine sahip.

Hizbullah'ın işgale bir cevap olarak doğduğunu hatırlamak önemli. Bu tehdit devam ettiği sürece, direniş de devam edecek. İster Hizbullah adı altında hareket etsin, ister başka bir biçim alsın. İster gelişmiş silahlarla, ister sopa ve taşlarla savaşsın. Bu kararlılık 26 Ocak'ta en canlı haliyle görüldü: Binlerce silahsız Güneyli köylerini geri aldı ve işgalci İsrail güçlerini -hâlâ bulundukları beş yer hariç- Lübnan’dan çekilmeye zorladı.

Ancak, asimetrik savaşı etkisiz kılan şey Hizbullah’ın zayıflamış cephaneliği değil, İsrail’in kendi içindeki radikal dönüşümdür. 7 Ekim’den beri İsrail, kendi halkının feryadına rağmen rehinelerinin kaderine karşı ürpertici bir kayıtsızlık gösterdi, Gazze’de ciddi askeri kayıplara katlandı. Ayrıca savaşı süresiz olarak uzatarak bölge genelinde genişletmeye çalışıyor. Bu büyüyen toplumsal duyarsızlık, asimetrik savaşın bir zamanlar dayandığı ahlaki ve stratejik kaldıracı köreltti.

Dr. Germani, bu nedenle Hizbullah'ın binlerce İsrail ateşkes ihlaline ve saldırganlığına yanıt vermek yerine gözden uzak kalmayı ve fırtınayı atlatmayı tercih ettiğini belirtiyor. İsrail ile bölge halkları arasındaki çatışmada yeni bir aşama şekillenmeye başlıyor, ancak bunun tam olarak nasıl şekilleneceği henüz bilinmiyor.

Gelecekteki Zorluklar ve Olası Senaryolar

Lübnan'ın yakın gelecekte karşı karşıya kalacağı en büyük zorluklar, iç, bölgesel ve dış tehditlerin aynı anda ele alınmasını gerektiriyor. Ekonomik durum sürdürülemez bir hale gelmiş durumda ve kapsamlı ekonomik reformlara ihtiyaç var. Bankacılık reformları ve sosyal refaha yönelik kamu yatırımları, toplumun yoksullaşmasını durdurmak ve göçü engellemek için şart.

İsrail'in Lübnan'a yönelik tehdidinin açıkça tanınması ve engellenmesi gerekiyor. İsrail güçlerinin Lübnan topraklarından çekilmesi, saldırganlık eylemlerinin durdurulması, rehinelerin serbest bırakılması ve yeniden inşa çalışmalarının başlatılması büyük önem taşıyor. Ayrıca, Lübnan Ordusu ile Hizbullah arasında anlamlı bir işbirliği geliştirilmesi gerekiyor.

Suriye'deki yeni Selefi diktatörlüğünün ortaya çıkışına karşı önlemler alınmalı. Bu rejimin ideolojik ve şiddet yanlısı doğası, Lübnan'ın çoğulcu siyasi dokusuna doğrudan bir tehdit oluşturuyor. Özellikle ABD'nin Suriye'den çekilmesi ve yaptırımların kaldırılması durumunda, Culani'nin bölgesel şiddeti tırmandırma tehlikesi bulunuyor.

Dr. Germani, Lübnan toplumunda 1948'den beri Siyonizm'in ulusal bir düşman olup olmadığı konusunda bir fikir birliğine varılamadığını belirtiyor. Bu durum, Lübnan Devleti'nin İsrail'e karşı gerekli önlemleri alma konusunda isteksiz ve aciz kalmasına neden oluyor. Hizbullah'ın da bu ikilemden etkilendiğini ancak ülkenin içinde bulunduğu çıkmazda kendi sorumluluğu olduğunu vurguluyor.

Hizbullah, tarihsel olarak çabalarını yalnızca dış tehditlerle yüzleşmeye yoğunlaştırdı ve iç boyutu ihmal etti. Devlet inşası için ilerici bir gündem izlemek yerine, onu kendi haline bırakılmayı seçti. Bu seçim, 2019 ekonomik çöküşünden sonra daha da önemli hale geldi. Hizbullah gücünün zirvesindeyken, çok ihtiyaç duyulan siyasi ve ekonomik değişime öncülük etme fırsatına sahipti, ancak bunun yerine toplum çözülürken bile statükoyu korumayı tercih etti.

Sonuç olarak, Lübnan'ın geleceği, Hizbullah'ın stratejik tercihlerine, bölgesel dinamiklere ve uluslararası aktörlerin tutumuna bağlı olacak. Ülkenin karşı karşıya olduğu zorlukların üstesinden gelmek için kapsamlı reformlar, ulusal birlik ve kararlı bir dış politika gerekiyor.