Kadıköy'de bir akşamüstü, Gençlik Dayanışma Sahnesi'nin festivalinde "Diktatör Erdoğan" yazılı bir pankart taşıyan Esila, hayatının dönüm noktasındaydı. Belçika'da okuyan ve ailesini ziyaret için Türkiye'ye gelen Esila, bu pankart yüzünden gözaltına alındı ve tutuklandı. Şimdi ise hakkında 4 yıl 8 aya kadar hapis cezası isteniyor. Bu durum, Türkiye'de ifade özgürlüğü ve gençlerin eleştiri hakkı konusunda ciddi tartışmaları beraberinde getirdi.
Esila'nın Suçu Ne? Bir Pankart mı?
Esila'nın tutuklanmasına gerekçe olarak gösterilen şey, taşıdığı pankartta yer alan ifadeler. Savcılık, bu ifadelerin Cumhurbaşkanına hakaret içerdiğini iddia ediyor. Ancak, eleştiri ve hakaret arasındaki çizginin nerede başladığı sorusu, bu olayla birlikte yeniden gündeme geldi. Demokrasilerde, yöneticilere yönelik eleştirilerin serbestçe ifade edilebilmesi, sağlıklı bir toplumun temel şartlarından biridir. Aksi takdirde, yöneticiler kutsallaşır ve eleştiri suç sayılır hale gelir.
Esila'nın avukatları, pankartın bir eleştiri niteliği taşıdığını ve ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirilmesi gerektiğini savunuyor. Ancak, mahkeme henüz bu yönde bir karar vermedi. Esila, şu anda Bakırköy Kadın Kapalı Cezaevi'nde tutuklu bulunuyor ve sağlık sorunları yaşıyor. Kalbi zayıf ve böbrekleri yorgun olan Esila'nın durumu, sevenlerini endişelendiriyor.
Geçmişten Bugüne Değişen Ne?
Aslında bu olay, Türkiye'de muhalif gençlere yönelik baskıların bir devamı niteliğinde. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın geçmişte yaptığı bir konuşmada, "O komünist, o vatan haini terörist gençlere üniversitede okuma hakkı vermeyeceğiz" sözleri, iktidarın gençlere bakış açısını net bir şekilde ortaya koyuyor. İktidarın gözünde, sorgulayan, eleştiren ve itaat etmeyen gençler, potansiyel bir tehdit olarak görülüyor.
Bu nedenle, muhalif gençlere yönelik operasyonlar, gözaltılar ve tutuklamalar sık sık yaşanıyor. Esila'nın hikayesi, bu baskıların somut bir örneği olarak karşımıza çıkıyor. Peki, Türkiye'de gençlerin geleceği nasıl olacak? Eleştiri hakkını kullanan gençler, sürekli olarak cezaevine mi gönderilecek?
- İfade özgürlüğü kısıtlanacak mı?
- Gençlerin sesi duyulmayacak mı?
- Türkiye, gençlerin potansiyelini heba mı edecek?
Vicdanın Sesi Susturulamaz
Esila'nın davası, sadece onun değil, tüm Türkiye'nin vicdanının davasıdır. Bir pankart yüzünden bir genç kızın hayatının karartılması, adaletin sorgulanmasına neden oluyor. Eğer bir düşünce ifadesi suçsa, bu ülkede adaletin hüküm sürdüğünü kim iddia edebilir? Esila'nın susturulması, bu ülkenin genç vicdanlarının susturulması anlamına gelir.
Hazırlanan iddianamede Esila ve iki genç için istenen 1 yıl 2 aydan 4 yıl 8 aya kadar hapis cezası, aslında hepimize verilen bir cezadır. Bu ceza, düşüncelerimizi ifade etmekten korkmamıza, susmamıza ve itaat etmemize yöneliktir. Ancak, unutulmamalıdır ki, vicdanın sesi susturulamaz. Gerçeklerin ifade edilmesi engellenemez.
Esila'nın davası, Türkiye'de ifade özgürlüğü ve gençlerin geleceği için bir dönüm noktası olabilir. Bu davanın sonucu, sadece Esila'nın hayatını değil, tüm ülkenin geleceğini etkileyecektir.