
Türkiye Nüfus Alarmı: Çocuk Sayısı Çakılıyor! İşte Sebebi
Türkiye'nin demografik yapısı hızla değişiyor ve bu durum gelecekte ciddi sorunlara yol açabilir. Özellikle ilkokul çağındaki çocuk sayısında yaşanacak büyük düşüş, uzmanları endişelendiriyor. SETA'nın düzenlediği "Sosyal Panorama 2025: Türkiye’de Değişen Nüfus ve Ailenin Geleceği" sempozyumunda, bu önemli konu masaya yatırıldı ve çarpıcı sonuçlar ortaya kondu.
Türkiye'nin Demografik Dönüşümü: Riskler ve Fırsatlar
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre, önümüzdeki 5 yıl içinde ilkokul çağındaki çocuk sayısının 900 bin azalması bekleniyor. Nüfus artış hızının dünya ortalamasının altında kalması da uzun vadeli demografik riskleri beraberinde getiriyor. Bu durumun nedenleri ve sonuçları neler?
- Doğurganlık hızındaki düşüş: Türkiye'de doğurganlık hızı, nüfusun kendini yenileyebilmesi için gereken 2,1 seviyesinin altında seyrediyor. Bu durum, yaşlı nüfusun artmasına ve genç nüfusun azalmasına yol açıyor.
- Göç ve yaşam süresinin uzaması: Nüfustaki artışın temel nedeni doğumlar değil, göç ve yaşam süresinin uzaması. Bu durum, nüfusun yaşlanmasına katkıda bulunuyor.
- Aile yapısındaki değişimler: Evlenme yaşının yükselmesi, boşanma oranlarının artması ve çocuk sahibi olma eğiliminin azalması gibi faktörler de doğurganlık hızını olumsuz etkiliyor.
SETA'dan Kapsamlı Nüfus Analizi
SETA'nın "Sosyal Panorama 2025: Nüfus ve Aile" kitabı, Türkiye'nin değişen demografik yapısını bütüncül bir çerçevede ele alıyor. Kitapta yer alan 22 makale, doğum, ölüm, göç, evlilik, boşanma, yaş grupları ve engellilik gibi başlıklar üzerinden Türkiye'nin aile ve nüfus yapısını ayrıntılı bir şekilde inceliyor.
SETA Genel Koordinatörü Nebi Miş, doğurganlık hızının düşmesi, nüfusun yaşlanması ve aile yapısındaki dönüşümün politika yapıcılar için kritik bir alan haline geldiğini vurguladı. Miş, eğitim seviyesindeki artış, kentleşme ve yaşam tarzındaki değişimlerin doğurganlığı aşağı yönlü etkilediğini belirtti.
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Yılmaz'dan Uyarılar
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, azalan doğurganlık oranları ve yaşlanan nüfusun, ülkenin geleceği açısından kritik bir noktaya geldiğini belirterek aile kurumunun güçlendirilmesi gerektiğini vurguladı. Yılmaz, doğurganlık hızındaki düşüşün ciddi bir risk oluşturduğunu ve 65 yaş üstü nüfus oranının arttığını ifade etti.
Yılmaz, ayrıca sezaryen oranlarının yüksekliğinin ve cinsiyetsizleştirme çalışmalarının da aile yapısı ve doğurganlık üzerindeki etkilerine dikkat çekti. Aile ve Gençlik Fonu'nun yaygınlaştırılmasıyla aile kurumuna destek sağlanacağını belirtti.
Türkiye'nin demografik yapısındaki bu hızlı değişim, gelecekte ekonomik, sosyal ve siyasi alanlarda önemli sonuçlar doğurabilir. Yaşlı nüfusun artmasıyla birlikte sağlık harcamaları artacak, sosyal güvenlik sistemleri üzerinde baskı oluşacak ve işgücü piyasasında sorunlar yaşanabilecektir. Bu nedenle, Türkiye'nin demografik dönüşüme yönelik kapsamlı politikalar geliştirmesi ve aile kurumunu desteklemesi büyük önem taşıyor. Aksi takdirde, "sandviç kuşak" olarak tanımlanan yetişkinler hem çocuklarına hem de yaşlı ebeveynlerine bakmak zorunda kalacak ve bu durum önemli sosyo-psikolojik yükler oluşturacaktır.











