
Derin Devlet Aklı mı Şeytani Akıl mı? İşte Gerçekler!
Devletin "Derin aklı" mı yoksa "Derin devlet"in aklı mı? Nereden bakarsanız bakın, bu "Şeytani bir aklın ürünü" olan bir durumu ifade eder. Devlet ve hükümetin aynı şey olmadığını anlamak önemlidir. Devlet, belli bir toprakta yaşayan bir halkın, farklılıklarına rağmen barış içinde bir arada yaşama iradesiyle kurulur. Organize bir yapıdır ve kutsal bir anlam taşımaz.
Devletin Temel Unsurları ve İşleyişi
Devletin yönetimi, güçlerin tek elde toplanmasını önlemek amacıyla üçe bölünmüştür: Yasama, yürütme ve yargı. Yasama meclisi yasa yapar ve denetler. Yürütme, polis, istihbarat, askeri güç, Hazine ve Maarifi yönetir. Yürütmenin gücünü dengelemek için STK'lar, basın, meslek örgütleri ve sendikalara pozitif ayrımcılık tanınmıştır. Sayıştay gibi denetim mekanizmaları oluşturulmuştur. Devlet kutsanmaz; yöneticilerin şeffaf olması istenir. Yerel yönetimler için özerklik şartı getirilmiştir.
Yöneticilerin yasama ve yargıyı baskılaması durumunda "Self determination" kuralı devreye girer. Kur'an, yöneticilere karşı dikkatli olunmasını öğütler. "Raina demeyin, Unzurna deyin" (Bakara 104) ayeti, yöneticilere "Beni bana rağmen dayattığın kurallara uymaya zorlama, beni gözet" demeyi ifade eder.
Din büyüklerini ilah ve rab edinme konusuna da değinilir. Bir ayette, din büyüklerinin sözlerini mutlak delil kabul etmenin, onları ilah ve rab edinmek anlamına geldiği belirtilir (Tevbe 31). "Sizden olan ulul emre itaat" şartı ise, yetkisini halktan alan, halka hesap veren, kişi ve toplum yararını esas alan, istişareye önem veren meşru kurallarla ilgilidir (Nisa 59).
Tarihsel ve Güncel Yansımalar
Peygamberler tarihine bakıldığında, birçok peygamberin zalim devletlere ve yöneticilere karşı direndiği görülür. Tek Parti dönemi, 28 Şubat, darbe rejimleri hatırlanmalıdır. Siyasi emellerini uluslararası sistemin emelleriyle birleştiren iktidarların toplumların başına nasıl bir bela oldukları görülür. Tanrı krallar, Firavunlar, Belamlar, Karunlar, Şeddatlar gelip geçmiştir.
Bugünkü liderlerden kimin Firavun'a veya Nemrud'a benzediği, zenginlerden kimin Karun'a benzediği, ilmini şeytanın rızası yönünde kullananların kimler olduğu sorgulanmalıdır. Çevremizdeki "İns'in Şeytanlarına ve Cin'nin Şeytanlarına" karşı dikkatli olunmalıdır. Hz. İbrahim'in şeytan taşlaması örnek alınarak, herkes önce kendi şeytanını taşlamalıdır. "Biat" gibi kavramların arkasına saklanıp, birilerinin birilerinin akıl ve iradesi üzerinde belirleyici olmasına izin verilmemelidir. Biat, karşılığını Allah'tan bekleyerek, cenneti satın alacakları bir iş konusunda ahidleşmeleri anlamına gelir.
"Kadim Devlet" Aklı ve Tehlikeleri
Devleti yönetenler de insandır. "Kadim devlet" aklından söz edenler, kendilerini kutsamak için, söz ve işlerine tarihi ve arka plan giydirirler. Ezel ve ebed davasından, kadim medeniyet geleneğinden, "Beka sorunu"ndan söz ederler. Bu jargona dikkat edilmelidir. Resuller dışında kimse masum değildir. İnsanların tamamı hüsrandadır. Onlara hayır gibi gelen şeylerde şer, şer gibi gelen şeylerde Allah hayır murat etmiş olabilir. Onların kendilerine kote edilmiş gaybi tasarrufları yoktur. Resulullah'ın bu konudaki uyarıları dikkate alınmalıdır (Araf 188, Fussilet 6, Fetih 14, Enam 50).
Peygamberlerde bile olmayan bir yetkiyi kimse kendi liderinde, şeyhinde, örgütünde vehmetmemelidir! Peygamberler tarihi, bir yanı ile peygamberlerin krallarla savaşının tarihidir. Size hayat tarzı dayatan, dinlerinizin üzerinde uymanız gereken kurallar dayatan, sizi ve çocuklarınızın aklı ve algıları ile oynayarak onları kendilerince terbiye etmeye kalkan yöneticiler ve kanaat önderleri, dini önderler, ideolojik önderler, size İLAHLIK ve RABLİK taslamaktadırlar. Unutmayalım, bu İlahlık ve Rablik taslayanlara karşı "la ilahe" demeden dine giremezsiniz. Kelime-i Tevhid’in, ilk kısmı “La İlahe”, 2. Bölümü “İlallah”dır. “Muhammed-ür resulullah” ondan da sonra gelir. Kelime-i tevhidi, bu 3 bölümü bir bütün halinde anlamamız gerekir. İlk bölümü RED, Muhalefet, İtiraz ile başlar. Bizim genel anlayışımızda da “Def-i mazarrad, celb-i menafiden evladır”.
Devletin derin aklı, derin devlet aklı bizde İttihat terakki döneminde "Halaskar zabitan" tarafından uyduruldu. Onlara göre "siyaset baldırı çıplaklara bırakılamayacak kadar ciddi bir iş" işi. Onlar bu işi anlamazdı. Siyaset ilmi, aynı zamanda Diplomasiyi de bilmek gerektirirdi. Onun için de istihbarat gerekirdi. Cumhuriyetin ilk döneminde zaten açık oy gizli tasnifle oluşturulan bir meclis vardı. TEK ADAM’ın sofrasında alınan kararlar orada yasalaştırılırdı. Bizim yerli ve milli derin devletimiz, özel harp, Kontrgerilla, Gayri nizami harp başlıklar altında ABD tarafından örgütlendi. Darbe rejimleri "rayından çıkan demokrasiyi rayına oturtmak için" değil, uluslararası sistemin dayattığı ve çerçevesini çizdiği alanın dışına çıkanları yola getirmek için örgütlenirdi. Kemalist maskeli bu Laikçi "Vatanseverler"(!?) aslında siyasi emellerini uluslararası sistemin emelleri ile, şahsi menfaatlerini onların menfaatleri ile tevhid etmiş işbirlikçilerden başkası değildi. Onlardı sağ-sol kavgasını çıkartanlar. Onlardı hem F.G’yi, hem de BÇG’yi örgütleyenler. Onlar dı aynı ülkenin çocuklarının kanları ve gözyaşları üzerinden kendilerine iktidar ve servet üretenler. MGK, JİTEM, Faili Meçhuller hepsi onların cirit attıkları alanlardı.
İstihbarat raporları, operasyon timleri, derin analizler, Stratejik eylem planları, ilim ve politika kurullar aslında bu işin makyaj kısmında yer alır. Genel olarak minareyi çalacak olan kılıfını hazırlamıştır. Bunlar halka, oyların duymak istediklerini söylerler, yapacaklarını kendilerine ve dostlarına saklarlar. Sakın bu yalanlara inanmayın. Hakkı gizleyen ve halkı aldatanlardan olmayın, onları alkışlamayalım, aklımızı onlara kiraya vermeyelim.
Sonuç olarak, devletin derin aklı veya derin devletin aklı gibi kavramlar, dikkatle incelenmesi gereken karmaşık ve tehlikeli olguları işaret eder. Bu kavramların ardındaki niyetleri ve sonuçları anlamak, toplumun ve bireylerin özgürlüğü ve refahı için hayati önem taşır. Şeffaflık, hesap verebilirlik ve adalet ilkeleri, bu türden karanlık yapıların etkisini azaltmanın ve toplumun sağlığını korumanın temel araçlarıdır.












