Mekke, Medine, Kudüs... Hangisi ilk kurtarılmalı? Belki de asıl kurtarmamız gereken, aklımız ve imanımız. Çünkü akıl olmadan iman olmaz, iman da aklı gerektirir. Bu yazıda, kurtuluşun gerçek yolunu ve önceliklerimizi sorgulayacağız.
Aklın İşgali ve Hakikat
Akıl, geleneğimizde "akletmek" şeklinde fiil olarak kullanılır. Ancak akıl tek başına yeterli değildir. Beş duyumuzla kavradığımız dünya, hakikat bilgisi (vahiy) olmadan eksik kalır. Akıl, Şeytan'ın işgaline uğrayabilir ve hayır gibi görünen şeylerde şer, şer gibi görünen şeylerde hayır bulabilir. Bu nedenle, akıl ve imanın birlikteliği, doğru yolu bulmamız için elzemdir.
Ahlak, Aile ve Neslin Önemi
Akıl ve imandan sonra kurtarmamız gerekenler arasında ahlakımız, ailemiz, fıtratımız ve neslimiz yer alır. Ayaklarımızın üzerinde doğrulduktan sonra yüzümüzü döndüğümüz istikamete doğru yürümeliyiz. Kâbe-i Muazzama'yı, Mekke-i Mükerreme'yi kurtarmak için yola çıkabiliriz. Ancak önce abdest almamız, aklımızı, kalbimizi, midemizi, damarlarımızda akan kanı, elbisemizi arındırmamız gerekir.
Haramlardan Arınmak
Haram para, riba, rüşvet parası, ihaleye fesat karıştırarak elde edilen servet, hile karıştırılan her şey, makam, rütbe, çalarak ve yalanla elde edilen, içine kul hakkı karışmış, kumar, haksız şekilde elde edilen her şey Şeytan işi bir pisliktir. Bu hastalıkla malul olanların yapacağı, başaracağı bir iş değildir bu işler.
- Haram para
- Riba
- Rüşvet
- İhaleye fesat karıştırmak
- Hileli kazanç
Bu nedenle Allah (cc) bugünkü iktidar ve servet sahiplerine Gazze'ye yardımı, İslam beldelerinin kurtuluşunun vesilesi olmayı nasip etmiyor. Belki Allah (cc) o zalimleri birbirine düşürürse, mazlumlara bir yol açar ve bu kurtuluşun şerefini onlara nasip etmez.
Günümüzdeki Yanılgılar
Bugün geldiğimiz noktada, sanki başörtüsü "iffet ve haya"nın önüne geçti. Ya da bizim için Ayasofya, Şiiler için Kerbela adeta Kabe ve Ravza-i Mutahhara'nın, Mescid-i Aksa'nın önüne geçti. Birçok Müslüman Filistin davası, Gazze ve Mescid-i Aksa'yı birbirine karıştırıyor. Filistin davasının bugün ana ağırlık merkezi FKÖ'dür ve bu örgüt, bizim tek parti CHP'sinden farksızdır. Suudi Arabistan’da da, rejimin beslediği sarıklı sakallı, cübbeli, hafız Siyonistlerle işbirliği içinde hocalar var. Yani Mekke ve Medine de özgür değil. Şerif Hüseyin döneminde de böyleydi, bugün de böyle. Kudüs ile birlikte Mekke ve Medine’nin de işgalden kurtulması gerek. Ama bunun için önce aklımızın ve kalbimizin işgalden kurtulması gerek.
Uyanış Vakti
Bugün sadece kafamız ve kalbimiz değil midemiz de işgal altında, damarlarımız da işgal altında. Havamız, suyumuz, toprağımız işgal altında. Birileri hala sınırlarımızda birilerinin tankları, topları, tüfekleri ile gelmesini bekliyorlar. Ellerinde bayrakları ile askerlerinin gelmesini bekliyorlar. Uçaklarının tepemizden bomba yağdırmasını bekliyorlar. "3. Dünya savaşı ne zaman" diye soruyorlar, bitmek üzere olan bir savaşın içinde olduğumuzu bilmiyorlar. Polonya Başbakanı Donald Tusk'un dediği gibi: "Bir milyar Müslüman, yeryüzünün geri kalanından, yalnızca 7 milyon Yahudi’ye karşı kendilerini savunmasını bekliyor." Bu işin sırrına vakıf olmak isteyenler, önce yakın çevresine baksınlar. Bizde de en az Suudi sapkınlar kadar sapkın var. Siyasette, bürokraside, cemaatte, medyada, akademide, iş dünyasında, STK’da her yerde var. Eğer siz burnunuzun dibindekileri göremiyorsanız, uzaktakileri hiç göremezsiniz.
Sonuç olarak, kurtuluşun yolu öncelikle aklımızı ve imanımızı özgürleştirmekten geçiyor. Haramdan arınmak, ahlaki değerlere sahip çıkmak ve neslimizi doğru yetiştirmekle mümkün olacaktır. Unutmayalım ki, Allah (cc) bizim ellerimizle zalimleri cezalandırmak ve mazlumlara yardım etmek istiyor. Kendimizi değiştirmeden, hakkımızdaki hüküm değişmeyecektir.