28 Nisan 2025 Pazartesi

Gizli Tanık İfadeleri: Adil Yargılanma Hakkı İhlali mi?

Türkiye'de sıklıkla tartışma konusu olan gizli tanık uygulaması, özellikle ceza davalarında önemli bir rol oynamaktadır. Ancak gizli tanık ifadelerine dayanılarak verilen tutuklama kararları, adil yargılanma hakkı ve savunma hakkının kısıtlanması gibi ciddi sorunları beraberinde getirmektedir. Bu durum, hem hukukçular hem de kamuoyu nezdinde büyük bir tartışma yaratmaktadır.

Gizli Tanık Uygulaması ve Hukuki Dayanağı

Gizli tanık uygulaması, esasen tanıkların korunması amacıyla hayata geçirilmiş bir düzenlemedir. 27.12.2007 tarihli ve 5726 sayılı Tanık Koruma Kanunu, tanıklık görevi nedeniyle kendilerinin veya yakınlarının hayatı, beden bütünlüğü veya mal varlığı ağır ve ciddi tehlike içinde bulunan kişilerin korunmasını amaçlamaktadır. Ancak bu kanunun uygulanması, zaman zaman eleştirilere neden olmaktadır.

Kanunun amacı, ceza muhakemesinde tanıklık görevi sebebiyle, kendilerinin veya bu kanunda belirtilen yakınlarının hayatı, beden bütünlüğü veya mal varlığı ağır ve ciddi tehlike içinde bulunan ve korunmaları zorunlu olan kişilerin korunması amacıyla alınacak tedbirlere ilişkin esas ve usulleri düzenlemektir (Madde 1). Kanuna göre, tanık koruma tedbirleri, bu kanun kapsamına girdiği belirlenenlerin kendilerinin veya bu kanunda belirtilen yakınlarının hayatı, beden bütünlüğü veya mal varlığı ağır ve ciddi bir tehlike içinde bulunması ve korunmalarının zorunlu olması halinde uygulanabilir.

  • Tanıkların duruşmada fiziksel görünümünü engelleyecek şekilde dinlenmesi
  • Kimlik bilgilerinin gizli tutulması
  • Farklı bir yerde yaşamalarının sağlanması

Anayasa Mahkemesi'nin (AYM) Yaklaşımı

Anayasa Mahkemesi (AYM), gizli tanık ifadelerinin tek başına mahkûmiyet kararına esas alınmasını, savunma hakkının ihlali olarak değerlendirmektedir. AYM'nin bu konudaki kararları, özellikle sanığın tanığa soru sorma hakkının kısıtlanmasının adil yargılanma ilkesine aykırı olduğunu vurgulamaktadır. AYM, B.B No: 2014/12906 ve 07.05.2015 karar tarihli Baran Karadağ başvurusunda gizli tanık ifadesinin mahkûmiyet kararına tek başına esas alınmasını, tanığa soru sorma hakkının tanınmamasını savunma hakkının ihlali olarak kabul etmiştir.

AYM, bir ceza yargılamasında sanığın aleyhine olan tanıkları sorguya çekme veya çektirme hakkı olduğunu kabul etmiştir. Bu hallerde savunmanın; kimliği gizlenen kişinin, önyargılı, düşmanlıkla hareket eden veya güvenilmez biri olup olmadığını sınama ve sorgulama hakkı vardır. Diğer taraftan, kimliği gizlenen kişilerin duruşmada hazır bulunmaması, yargılamayı yapan hâkimlerin, bu kişilerin hal ve tavırlarını gözlemlemesini ve böylece bu kişilerin güvenilirliği hakkında kendi izlenimini oluşturmasını engeller.

Uygulamadaki Sorunlar ve Çözüm Önerileri

Uygulamada gizli tanıklığın yasal amacından uzaklaştığı ve savunma hakkını kısıtladığı yönünde eleştiriler bulunmaktadır. Bu durumun önüne geçmek için:

  • Gizli tanık ifadelerinin delil olarak kullanılmasında daha titiz davranılmalı
  • Tanıkların korunması ile sanığın adil yargılanma hakkı arasında denge kurulmalı
  • Gizli tanıkların güvenilirliği ve beyanlarının doğruluğu daha sıkı denetlenmeli
  • Savunma makamına, gizli tanığa soru sorma imkanı tanınmalı

Bu önlemlerin alınması, hem tanıkların korunmasını sağlayacak hem de adil yargılanma ilkesinin zedelenmesini engelleyecektir.

Sonuç olarak, gizli tanık uygulaması, hukuk devleti ilkesi ve adil yargılanma hakkı çerçevesinde yeniden değerlendirilmelidir. Aksi takdirde, bu uygulama, masum insanların mağduriyetine ve adalete olan güvenin sarsılmasına neden olabilir. Hukuk sistemimizin daha şeffaf ve adil bir şekilde işlemesi için bu konuda gerekli adımların atılması büyük önem taşımaktadır.

İlgili Haberler